3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



MAZERET YOK Jay Rifenbary

 

 

 

MAZERET YOK Jay Rifenbary

Sistem Yayıncılık (Öndeyiş; Sf.3)

"İplerim dolandı."

Yeryüzünün üç yüz seksen metre yukarısındayım. Pa­raşütüm düşüşümü engelleyemiyor. Neler olup bittiğini gör­mek için yukarı bakamıyorum. Başım, dolanan iplerin ara­sına sıkıştı ve çenem göğsüme saplandı. Eğitim filmlerinden belleğime yansıyan görüntüler ve içgüdülerim, paraşütün üstümde bir şerit gibi dolandığını söylüyor. Tüm dünya kar­makarışık ve sorunuma ilgisiz görünüyor. Yukarıdaki uçak vızıltısı da kayboldu. Rüzgârın sesini, dünyayı ve gökyüzü­nü -duyularımı çevreye kapadıkça- algılayamaz oluyorum. Yalnız düşüncelerimi ve küt küt atan kalbimi fark edebili­yorum.

Hava indirme eğitim grubumla, ilk atlayışımız için, C- 130 "Hercules" kargo uçağına bindiğimde, kendimden ve çantamdan başka hiçbir şeyim yoktu! Uçağın tam ortasında oturduğumdan kendimi yapayalnız hissediyordum. Sahip olduğum her şey, içimdekiler ve üzerimdekilerdi. Ansızın kendimi açık kapının önünde buldum. Vücudunu yarı is­tekli, yarı gönülsüz bir şekilde boşluğa bırakan ilk kişi ben olacaktım. "Haydi!" atlayış kaptanından duyduğum son söz buydu. Sizi kapıdan dışarı çeken rüzgârı duyumsamak en büyük heyecandır. Birden havada asılı kalırsınız; ama yal­nız kısa bir süre için... Düşmeye başladıkça, doğa hemen kütlenizi ölçer ve kendi kanunlarına göre yazgınızı belirler.

Paraşütüm dikkatlice sarılmıştı, değil mi? Yoksa?.. Açıl­ması ve beni ölüme atlamaktan kurtarması gerekiyordu. Ha­va dinamiğinin ve fiziğin kanunları çok önemlidir. Bunu hem sezgilerim hem aldığım eğitimle biliyorum. Hava dina­miği ve fizik birbirine uyumlu işlemelidir. Yoksa dolanan iplerim beni ölene kadar esir alır.

"Mazeret yok, efendim!" West Point'teki eğitimimi şöy­le bir düşündüm. Yakınma yok. Sızlanma yok. Suçlama yok. Giriş! Sorumluluğu kabul et. Hep bir hava indirme su­bayı olmak istemiştim. Şimdi ise tek istediğim, yere sağ sa­lim inebilmekti. Yaşamda istediklerime ulaşabilmek için bir fırsat istemiştim sadece. Orduda ve iş hayatında başarılı bir kariyer, sevgi dolu bir eş ve baba olmak, insanların yaşam­larında fark yaratan bir lider olmak istemiştim. Şimdiyse, düşlediğim gelecek, bir anda, yürekliliğin denek taşıyla sı­nanıyordu.

Yaşamım tehlikedeydi. Güvenebileceğim içgüdülerim ve deneyimlerim vardı: Dünkü atlayış öncesi alıştırmalar... Askeri Akademi'ye girmemi ve öğrenim görmeye devam et­memi sağlayan akademik, fiziksel ve ruhsal disiplin... En zor konu olduğu için seçtiğim nükleer fizik çalışmalarım... Dokuzuncu sınıfta bana şampiyonluklar kazandıran, sosyal yaşamıma çok şey katan ve büyük keyif aldığım yüzme az­mim... Yedinci sınıfı yinelemek zorunda kaldığımda duydu­ğum ezikliği aşmadaki başarım... Annemin, 11 yaşında ba­basız kalan oğlunun mükemmel bir insan olacağına yöne­lik sarsılmaz inancı... Son olarak, babamın benim için bir kahraman oluşu, hayattayken sık sık gidişi ve öldüğünden beri yüreğime işleyen varlığı...

"Mazeret yok, efendim!" Hayır! "Bu kimin hatası ki!" "Bu paraşütü başka birisi mi yanlış sardı?" "Yoksa ben mi?" "Bu hatanın sorumlusu kim?"

"Mazeret yok!" Engelleri kaldır. 'İplerim dolandı." Bir şeyler yap.

"İpler dolandıysa ayaklarını kullan, bisiklet pedalı çevi­rir gibi!" Birden ayaklarımı anımsadı beynim! Ayaklarımda ağır asker postalları vardı, bunlar uçmak ya da pedal çevir­mek için tasarlanmamışlardı, ama hareket etmeliydiler. Ha­reket... Evet... Mucizevi bir şey oldu. Şu fizik kuralları, hari­ka bir şey! İpler çözüldü! Yeni doğan bir çocuğun ilk kez nefes alıp ciğerlerinin havayla dolması gibi, paraşüt havada süzülen bir kubbe görünümüne dönüşerek "patladı!" Ser­best kalan başım bu harika manzarayı görmek için yukarı yöneldi. Bu bana hayat verdi. Yeryüzünün, inip ona dokun­mamı beklediğini duyumsamanın zevkini yaşıyordum artık.

Aklım bir an için bile olsa mazeret bulmak için yoldan çıksaydı, durumumun önemini kavrayamayacak ve bunun bedelini yaşamımla ödeyecektim. Durumu telafi etmek için yeterince hızlı davranamayacaktım.

YAŞAM "atlayışımızda" da bunu mu istiyoruz? Yeni he­yecanlar keşfetmeyi mi istiyoruz? Deneyimimizin sınırlarını zorlamayı mı? Bizi dizginleyen güçlere egemen olmayı mı? Gelişip daha iyi insanlar olmayı mı? Yaşama daha büyük bir canlılıkla sarılmayı, doğayı ve insanları daha iyi anlamayı mı istiyoruz?

Açılmış ve süzülerek yol alan bir paraşüt gibi, "Mazeret Yok!" düşüncesi de sınırları aşmanıza yardımcı olabilir, ki­şisel gelişime adanmış, başarılı, mutlu ve doyumlu bir ya­şam sürmenizi sağlayabilir. "Mazeret Yok!", gelişmenize ve "fark yaratmanıza" yardım edebilir. Kendinizi özel ve hissedebilirsiniz; çünkü zaten öylesiniz...

Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.