ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK VE “NLP” NİN SINIR TANIMAZLIĞI
1990 yıllarından itibaren yayım dünyasının başını kişisel gelişim konusu kitaplar çekti. Her ay çok sayıda kitap okurlarla buluştu. Bu akımla bir kişisel gelişim endüstrisi doğdu. Ben de bu sürecin içine merakım ve öğrenme isteğimle daldım. Yararlandığım çok şey oldu. Yaşam tarzımı, kendimle ve çevremle olan iletişimimi de büyük ölçüde etkiledi. Ancak sorgulama sisteminiz iyi işlemiyorsa sizi kendinizden kopararak başka bir dünyaya sürükleyecek çok kitap vardı.
Kütüphanemde o yıllardan bugüne kalan 350 kitabı Ankara Büyükşehir Belediyesi Kütüphanesine bağışladım.
1995 yıllarından itibaren şirketlerde yetişkinlere iletişim, satış teknikleri, takım çalışması, zaman ve stres yönetimi vb. konularda seminerler veriyor grup eğitimleri yapıyordum.” Katılımcılara konuları en iyi biçimde nasıl aktarırım” sorusu hep aklımdaydı. O yıllarda adını şimdi hatırlayamadığım Macar asıllı Amerikalı bir profesörün araştırmalarından çok etkilendim. Kendisi beynin öğrenmesi üzerinde çalışıyordu. Bu benim en çok ilgimi çeken konuydu.
1990’lı yıllarda “learning to learn” (öğrenmeyi öğrenme) kavramı üzerine çalışan önemli isimler ve yayınlar vardı. Bu alan özellikle yetişkin eğitimi, yaşam boyu öğrenme ve bilişsel gelişim konularında derinleşmişti. Bu benim aradığım konuydu. Birkaç yıllık araştırmalarım sonrasında eğitim konularının içine “Öğrenmeyi öğrenmek” başlığını ekledim. İnsan beynini tanıdıkça konuya olan ilgim arttı.
Daniel Goleman’ın “Duygusal Zekâ” ve Howard Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı konuyu derinleştirmeme yardımcı oldu. Goleman, başarıyı belirleyen tek şey IQ değildir; bireyin duygularını tanıma, yönetme ve başkalarının duygularını anlama becerisi de kritik önemdedir demekteydi.
Gardner ise , insan zekâsının tek bir ölçütle (IQ gibi) değerlendirilemeyeceğini; bireylerin farklı alanlarda farklı zekâ türlerine sahip olduğunu söylüyordu. Bu arada “İçe Dönük Konuşmanın Gücü - Shad Helmstetter” kitabından da çok yararlandım. Orada bilinçli ve tekrarlanan iç konuşmalarla bireyin zihinsel işleyişine olan etkilerini ortaya koyuyordu. İşin özünde kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmak vardı.
Öğrenmeyi öğrenmek programının amacı kişisel gelişim baskısı olmadan, başkasıyla yarışmadan, farkındalık artışıyla herkesin kendine ilişkin çözümleri bulmasına yardımcı olmak ve uygulamasını sağlamak temel amaçtı.
2000’li yılların başında Ankara Ted kolejinin eski lise binasında lise öğretmenleriyle ve okulun en parlak öğrencilerinin olduğu özel bir sınıfla “Öğrenmeyi öğrenmek” konulu bir proje tamamladım. Her iki grup da proje sonunda çok etkilenmişti. Bu bana çok cesaret verdi. Yetişkinlere dönük eğitimlere etkileşimli, eğlenceli, iç ve dış mekân oyunlarıyla dolu programlar uyguladım. Katılımcı beğenileri her seferinde %90’nın üstünde oldu.
1995 li yıllarda şimdi Prof. Dr. Turgay Biçer’in “Doruk Performans” kitabını okudum. NLP (Sinir dili programlama/Neuro-Linguistic Programming) konusunu ilk kez öğrenme fırsatım oldu.
Bu günümüzdeki Doğal Dil İşleme (NLP-Natural Language Processing) ile karıştırılmasın.
“Öğrenmeyi öğrenmek” eğitimlerinde kullandığım tekniklerin büyük ölçüde NLP’ de yer aldığını gördüm. Ancak NLP ile ilgilenmedim. Toplumda ise NLP bu kitaplarla bağlı kalmadı. Pıtırcık gibi sertifika programları başladı. Practitioner, Master Practitioner, Trainer (Uzmanlık düzeyi) unvanlarını alanlar kurslar açıyor kısa süreli seminerler veriliyordu. Psikolojinin, sosyolojinin, davranış bilimlerinin alanına girip kendisini pazarlayan ve buradan para kazanan insanlar peydahlandı. Üniversite eğitimi bile olmayan insanlar, kişilerin iş ve özel hayatlarına, mahrem dünyalarına bile müdahale edip kendilerine göre çözümler öneriyor özel seanslar yapıyorlardı. Fotoğrafa bakarak uzaktan çözümler önerenler de çıktı. Bu durum bazılarının para-psikolojiye kaymasına yol açtı.
İki seansta sigarayı bıraktırdığını, üç seansta okulda başarı sağlayacağını, sınav heyecanını yok edeceğini söyleyenler geçmişte iyi para kazandı. Siyasi parti liderlerine danışmanlık yapanlar oldu.
“Kötü malın kör alıcısı olur!” diyerek özetleyeyim.
Piyasaya çıkan kitapların referans işlevi görmesiyle “ateşte yürümeler”, “asla vazgeçme!”, “düşün gerçekleşsin!”, “birisi yaptıysa sen de yapabilirsin!” başlıklı motivasyon seminerlerinin bolluğunu anlatamam! Bu seminerlere katılanlar, sonrasında ayakları yerden kesilmişçesine hızla ve önemli kararlar veriyordu. Kendi seminerlerimde NLP ile ilgili sorularla karşılaşıyordum. Onlara sadece öğrenme tekniği olarak gördüğümü, ötesiyle ilgilenmediğimi söyledim. Konuyu aktaran psikologlar da vardı. Onlara bakıp en azından mesleki donanımı olan birileri var diyordum. İşinden istifa edenlere, girişimci olanlara, şehir değiştirenlere çok rastladım. Tanrı’yı oynamak böyle bir şeydi sanırım… Bilebildiklerimin sonuçları hiç de parlak değildi. Bir seferinde uçakla İstanbul’dan Ankara’ya dönerken coşkulu bir gruba rastladım. Merak edip sordum. Büyük bir bankanın çalışanlarıymış. NLP seminerinden dönüyorlarmış. “Yarın istifa edeceğim. Hayallerimin peşinden gideceğim” diyordu. Çok yazık. Şimdi ne yapıyor acaba?
NLP konusu 2010’a doğru sönümlendi. Sonra ne mi oldu? Piyasanın tüccar NLP eğitmenleri hatalarıyla deşifre olup piyasadan çekilmeye başladılar. 3-5 yıl sonra bu tüccar NLP geçmişi olanlar “yaşam koçu” olarak kendilerini lanse ederek piyasaya girdiler. Burada bu işi tüm donanımlarıyla yerine getiren profesyonellerin olduğunu, onları bu yanlışlıklar komedisi dışında tuttuğumu belirtmeliyim. Sorun hizmet alanların araştırma yapmadan, belki birinin tavsiyesine güvenerek kendilerini bu yetersiz yaşam koçlarına teslim etmeleridir.
NLP seminerlerinde en çok kullanılan söylemleri ortaya koyalım. Son zamanlarda çevremde, sosyal medyada bu ifadelere çok sık rastlıyorum. Şimdi onları kısaca değerlendirmek istiyorum:
-
Asla vazgeçme! Çok güzel ve motive edici değil mi?” Pit Bull gibi hedefe kilitlen ve sonuna kadar git” diyor. Oysa doğru hedef, doğru zaman, doğru strateji, doğru uygulama, doğru değerlendirme olmadan hedefe yürümek hayal kırıklıklarıyla dolu bir öykü yazmaktır. Böyle bir yolculukta onu yakından tanıyan “bir bilenin” olması ne kadar da önemli!
-
Hayal et başarırsın! Bu söylem tamamen yanlış değil, ama eksik. Düşünce biçimi elbette önemli — çünkü algımızı, kararlarımızı ve davranışlarımızı etkiler. Ancak düşünceyi eyleme dönüştürmek, sabırla ilerlemek ve dışsal koşulları da hesaba katmak gerekir. Elon Musk, Oprah Winfrey gibi figürlerin başarıları, çoğu zaman “hayal ettim ve başardım” şeklinde anlatılır. Oysa bu kişilerin arkasında devasa çaba, strateji ve destek sistemleri vardır. Ama anlatı sadeleştirilerek danışana sunulur.
-
“Yaparım” de mutlaka yaparsın! Evet iç konuşmalarda kesinlikle işe yarayan bir yaklaşım. Beynimiz yapamam diye yola çıkanlara asla yardımcı olmuyor. Ancak burada altını çizmemiz gereken en önemli konu yapılacak şeyin ne olduğu. Bunun nasıl belirlendiğidir. Sonrası amaç-hedef-araç bağlamında strateji oluşturmaktır.
-
Olumlu düşün! Bu da mantıklı geliyor. Ancak olumsuz düşünmek de tetikleyici etkiyle insanı düşünmeye sevk eder. Polyanna olmaya doğru yol alıyorsanız gerçeklerden kopma ihtimaliniz de artacaktır. Olumlu düşünme abartıldığında birey iç ve dış dünya bağlantısında körlük tehlikesi yaşayabilir.
-
Birisi yaptıysa sen de yapabilirsin! Çok yanıltıcı bir söylem.” O işi yapan hangi koşullarda yaptı, yol haritası neydi, zorluklar nelerdi, zamanlama nasıldı, destek aldı mı, ne tür araçlar kullandı?” Bu soruların cevabı dışarıdan anlaşılamaz. Başarı öyküleri yol gösterici olur ama orada da başarısızlıklar çok net ortaya konulmuyor. Söylem ilham verici ama insanın da haddini bilerek hareket etmesi gerekir değil mi?
Yıllar toplumsal hafızayı silip, araştırmayanları çoğalttıkça neo NLP’ciler ve sahte yaşam koçlarının eline düşenler de çoğalacaktır. Her mesleğin bir merdiven altı var ya! Burada da NLP geçmişine dayanarak psikolog, psikiyatr, sosyolog gibi davrananlar revaçta… Sahte diplomalar gündemdeyken işimiz giderek zorlaşıyor.
Prof. Dr. Turgay Biçer ’in web sitesinde NLP yalnızca ANLP (Association for Neuro-Linguistic Programming) içinde geçiyor. Yazılarında da rastlamadım. Bu ilgi çekici değil mi? Konunun duayeni neden NLP kitaplarına devam etmemiş? Belki de yolundan çıkarılarak pazar metası haline gelen NLP’nin kaderini görmüştür. Kendisine bu süreci başlatan biri olarak, bilimsellikten uzaklaşmadan, yaptıklarına saygı duyuyorum.
Ortaya çıktığından bugüne NLP “sözde bilim” olarak kabul gördü. Bazı uygulamaların olumlu etkileri olsa da genellikle metodolojik eksiklikler ve düşük örneklem büyüklüğü nedeniyle sonuçları güvenilir bulunmamaktadır.
Yaşam boyu bir öğrenci olarak öğrenmeye, sorgulamaya ve irdelemeye devam edeceğim. Bir yönetim danışmanı olarak da şirketlerin öğrenen yapılar oluşturmasına destek vereceğim. Şirketlerin yaşam çevriminde hangi aşamada oldukları göstermek her zaman ilk adımım olacak. Kendileriyle dürüstçe yüzleşmeye hazır girişimciler, patronlar, şirket ortakları ve şirket çalışanları olduğu sürece öğrenen organizasyonlar yaratmanın mümkün olduğunu biliyorum.
Sizleri işin kolayına kaçmadan, adım adım, sabırla yapılacak bir yolculuk bekliyor…Haydi öğrenmeyi öğrenmeye.
Kolay gelsin!