SESSİZ İSTİFA ve HAYALET İŞTEN ÇIKARMA HAKKINDA

“SESSİZ İSTİFA” ve “HAYALET İŞTEN ÇIKARMA” HAKKINDA
Daha önce Temmuz 2022’de sosyal medyada bir videoyla başlayan ve Wall Street Journal 12 Ağustos 2022 sayısında yayınlanan bir makaleyle gündeme giren “sessiz istifa/quiet quitting” konusunda yazmıştım. Bu yazımda yine aynı tarihlerde ortaya çıkan “hayalet işten çıkarma/ quiet firing” ile ilgili düşüncelerimi paylaşıyorum. Her ikisi de iş dünyasında yeni sayılabilecek kavramlar. Bu bağlamda iş hukukunda bile net karşılıkları henüz yok.
“Hayalet işten çıkarma” gibi son yıllarda birçok alanda yeni kavramlarla karşılaşıyoruz. Bunun doğal olduğunu herkes kabul eder. Ancak kavram dünyamıza yapılan katkılar yeni gelişen durumlarla mı ilgili yoksa zaten bilinen şeyler farklı biçimde yeniden mi tanımlanıyor? Değişimin kavram dünyamızı da etkilediğine kuşku yok! Buna kimsenin itirazı olmaz! Yeter ki işin arkasında ayakları yere basan, boyut kazandıran niyetler olsun…
Her iki kavramı da sırasıyla ele alalım: “Sessiz istifa” çalışanların iş yüküne karşı kendilerini koruma stratejisi olarak ortaya çıkarken, “hayalet işten çıkarma” işverenlerin çalışanı doğrudan kovmadan, onu yıldırma yöntemlerini tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Buna göre 3-4 yıl öncesine kadar farklı bir iş dünyası vardı ve bir şeyler değişti. Bu değişimi anlamak için de yeni kavramlar üretmeye ihtiyaç vardı ve birileri bunu fark etti ve yaptı! Gerçekten böyle mi oldu?
Kavramların yeni olması çalışanların ya da işverenlerin davranışlarının da yeni olduğu anlamına gelir mi? Buna gerçekten inanıyor musunuz? Cevaplanması gereken soru bu!
İş yaşamında karşılaşılan sorunları özünde 15-20 başlık altında toplamanız mümkündür. Ancak gelin görün ki yaratıcılık burada da devreye giriyor ve yeni kavramlarla gündemde öne çıkmak mümkün olabiliyor.
“Sessiz İstifa” olarak nitelendirilen durum kurum vatandaşlığı, liderlik tarzı, motivasyon yönetimi, stres yönetimi, performans sistemi, işletme kültürü, takım çalışması vb. birçok konu başlığı altında yıllardır yaşanıyor. Adına yabancılaşmış çalışan”, “bağını koparmış çalışan”, “kurum vatandaşlığını bırakmış çalışan”, “kopmuş çalışan” ne derseniz deyin yeni moda tanımı olan” sessiz istifayı” anlatırsınız. İş dünyasında yolculuk yapanların çoğunluğu işiyle ilgili tüm heyecanını, beklentilerini yitirdiğinde, canla başla çalışmaya devam etmek yerine, yalnızca kendisinden isteneni yaparak, başka fırsatlar çıkana kadar, işyerinde “oyalanır”. Başka bir ifadeyle çalışan, bedeni işyerindeyken, zihinsel olarak bilmem nerede geziyor demektir. Bu, dikkat çekmemek için verilen görevi yapan, daha fazlasını ortaya koymayan mutsuz çalışanın davranışı değil mi?
“Sessiz İstifa” çalışan tarafından başlatılırken “hayalet işten çıkarma” işverenin tutum kazanmış bir uygulaması. Her iki durumda da taraflar doğrudan konuşmak yerine pasif stratejiler izliyor. Çalışan, fazla çaba göstermeyerek işten uzaklaşırken; işveren, çalışanı dışlayarak onu uzaklaştırıyor. Bu da iş yerinde örtülü bir stres ortamı yaratıyor. İşveren bu tavrını daralan ekonominin etkileri altında şirketinin yaşadığı zorlukları aşmak için rasyonel bir davranış olarak görüyor.
Önceden böyle şeyler yok muydu? Aksine eskiden beri işverenlerin çalışanların getirdiği maliyetlerle ilgili yaşadıkları sıkıntıları aşmak için açık veya örtülü bezdiri (mobbing) uyguladıklarını biliyoruz: Çalışanı toplantılara çağırmamak, gelişim fırsatlarından mahrum bırakmak, çalışma koşullarını çalışan aleyhine değiştirmek, onu görmezden gelmek, yok saymak, zam vermemek, prim sistemini değiştirmek, görev tanımından kısıtlamalar yapmak, kariyer sürecini işlemez hale getirmek, terfi ya da takdir mekanizmalarından dışlamak bazı örneklerdir. “Hayalet işten çıkarma”, işverenin doğrudan fesih yoluna gitmeden çalışanı sistem dışına itmesidir. Amaç, çalışanı işten ayrılmaya zorlayarak çaktırmadan yükümlülüklerinden kurtulmaktır. İşveren, resmi bir işten çıkarma yapmadığı için kıdem, ihbar veya işe iade davaları gibi yükümlülüklerden kaçınır. Yazılı bildirim, geçerli sebep gösterme, arabuluculuk gibi süreçlerle uğraşmak yerine çalışanı kendi isteğiyle ayrılmaya yönlendirir. Özellikle toplu işten çıkarma durumlarında sendikaların devreye girmesini engellemiş olur.
Özetle “hayalet işten çıkarmalar” ile “sessiz istifalar” iş dünyasında geçmişten beri yaşanan güvensizlik ve tükenmişlik döngüsünün iki farklı ucunu yeni moda terimlerle ifade ediyor.
Çalışan ile işveren ilişkilerinde uzlaşmadan uzak yeni bir alan söz konusuysa ve buna kavramsal bir çerçeve sunuluyorsa diyecek bir şey yok! Ancak “hayalet işten çıkarma” ekonomide daralma, rekabetin arttığı sektörlerde, şirketlerin verimlilik adına kadroları sessizce azaltma yoluna gitmesi hem maliyetleri düşürmek hem de “yeniden yapılanma” sürecini daha az tepkiyle yürütmek için yıllardır uygulanıyor.
Her ikisi de şirketlerin genel yapısını incelerken sürekli olarak ele alınan sorunlardır. O nedenle benim için her iki kavram da ilgi çekici felsefi bir ifade olarak kayıtlarıma geçti.
Bu kavramlar ortaya konulduğu için farkına vardığımız şeyler oldu mu? Elbette değil!
Yeni kavramın işverenlerin son yıllarda yaptıklarını adlandırmak için sunulmasını anlamsız buluyorum…
Eğer bir şirket çalışanlarına nefes alacakları bir iklim, kendilerini ifade edecekleri, varoluş bilinciyle, emek vermeye ve katkı yapmaya değer buldukları bir vizyonla donanmış bir işletme kültürü sunamazsa orada neler olur? “Sessiz istifalar” ve “hayalet işten çıkarma” denilen şeyler devreye girer.
Özetle, zaten var olan şeylerin adını yeni kavramlarla koymak, içerik yönünden bir değişim yaratmamıştır. Hangi ünlü gazete veya dergide yer alırsa alsın bu tür yeni kavramlarla, dikkat çekici, sürükleyici ve yönetim literatürüne malzeme oluşturacak makale, kitap, panel, seminer konuları için, iyi bir ürün geliştirme fırsatı yaratılmıştır.
Önemli olan çalışan-işveren arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne dönük stratejilerdir.
Yeni kavramlar üreterek dikkat çekmeyi bırakın! İş dünyasında olabildiğince şeffaf bir yönetim anlayışıyla insan odaklı yönetim stratejileri geliştirin. Ekonomik darboğazlardaki sıkıntıları çalışanlarla paylaşın. Adil çözümler arayın…Küçülmek zorunda kalsanız da çalışanlarınızı koruyacak etik yaklaşımlar geliştirin…
Bu söylediklerimi ne yazık ki “ergen” şirketler yapamaz ya da yapmaz! Yani ülke ekonomisinde çoğunluğu oluşturduğunu düşündüğüm ergen şirketler yüzünden sorunlar orada durur ve birileri çözüm yerine yeni kavramlar üretmeye devam eder!
Aslında temel sorun, şirketlerin yaşam çevriminde ergenlik döneminin sağlıklı aşılarak “Ergin” şirket olmalarıyla ilgilidir…
##sessizistifa ##hayaletiştençıkarma ##quietfiring ##quietquitting ##ergenşirketler ##erginşirketler